Polat :
Yoksunluk Dişi Kahraman God’s Medicent Kan Çiçekleri ve Tanrı’nın İlacı
Biçim ve aşk insanı terk ettiğinde
Zaman olayların birbiri ardına sıralanmasıdır
Korkma, yargılama, ol ama unutma
İlişki en az iki kişi arasındadır
Tanrı bir birlikteliktir
Ve biz Tanrılarımız’a kendilerimiz için inanıyoruz ki
En yoksunluk çeken odur aslında.
Zaman olayların birbiri ardına sıralanmasıdır
Korkma, yargılama, ol ama unutma
İlişki en az iki kişi arasındadır
Tanrı bir birlikteliktir
Ve biz Tanrılarımız’a kendilerimiz için inanıyoruz ki
En yoksunluk çeken odur aslında.
Bu şiir Can Tanyeli’nin. Can kim? Can, 04 Mart 2004’de kaybettiğimiz; geleceği çok parlak olan ve hakikaten pırıl pırıl bir gencimizdi. Bugünkü konuğum da Can’ın annesi Av. Ayda Tanyeli. Biliyorum hem benim için hem de Ayda için zor bir program olacak ama düşündük ki bu programı yaparsak uyuşturucu sorunları yaşayan insanlara bir ışık tutabiliriz. Ayda’nın yaşadıklarını ben biliyorum ve eğer insanlarla yaşanan acıları paylaşırsak, onlarda gerek çocuklarımızın uyuşturucu kullanımını engellemek gerekse uyuşturucu tuzağına itilmiş olanların rehabilitasyonu için yapabilecekleri şeylerin neler olduğunun farkına varırlar. En azından, “Ben ne yapabilirim ki?” sorusunun; hep sorulan ancak cevaplaması en zor soru budur, cevabını belki burada bulabilirler. O yüzden Ayda ile bu programı yapmaya karar verdik. Bu biliyorum Ayda için çok zor bir program ama Can ile birlikte uyuşturucuyla nasıl mücadele ettiklerini duyunca çok güçlü bir kadın olduğunu anlayacaksınız. Kendisine uyuşturucu sorunumuzun çözümüne katkıda bulunmak üzere programa katıldığı için teşekkür ediyorum. Burada konuşacaklarımız belki bir çok başka aileye, çocuğa, gence uyuşturucuyla ve bağımlılıkla ilgili gerçekleri öğrenme şansını verecek.
Uyuşturucu her geçen gün artan bir problemimiz. Buna rağmen sorun Türkiye’de daha yeni yeni konuşulmaya başlandı. İnsanlarımız daha yeni yeni uyuşturucudan korkmaya başladı. Türkiye konumu itibariyle uyuşturucu maddelerin bir geçiş yeri, yani doğuda üretiliyor ve batımızda satılıyor. Zaman zaman doğudan batıya akış engellendiğinde uyuşturucu Türkiye’de birikiyor ve pazar buluyor. Para, seks ve uyuşturucu bir üçlü aslında. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması için çaba sarf ediliyor, bağımlı uyuşturucu bulabilmek için paraya ihtiyaç duyuyor ve zaman içerisinde satıcı haline geliyor. Bu bir çark ve çark sürekli dönüyor. Çarka kapılanlar genellikle hiç aklınıza gelmeyecek kişiler oluyor, biraz sonra konuştuğumuzda da göreceksiniz; Can gibi, İtalyan Lisesi’ni bitirmiş, üniversitede okuyan, çok güzel şiirleri, besteleri olan, her yönüyle mükemmel çocuklar. Ben de tanıdığım için rahatça söylüyorum Can iyi yetişmiş bir çocuktu. Sadece ve sadece tanıdığı bir arkadaşı yüzünden uyuşturucuya alışmış ve 2 yıl boyunca kurtulabilmek için her şeyi denedikten sonra hiç olmadık bir zamanda çok kötü bir şekilde Can’ı kaybettik. Can için artık ne söylesek boş ancak yaşanmışları dinlemek ve bunlardan öğrenmek çok önemli.
Ne zaman başladı Ayda? Bu olayı ilk defa ne zaman fark ettin?
Tanyeli : Can İtalyan Lisesi 2. sınıftayken, Fatih’te bir camii avlusunda koma halinde bulundu. Vakıf Guraba Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Biz ilk orada uyuşturucu kullandığını öğrendik. Ondan önce hiçbir şekilde Can’ın uyuşturucu kullandığını anlamadık. En ufak bir şekilde ne davranış değişikliği, ne hareketlerinde bir değişiklik, ne tepkisel bir değişiklik, hiçbir şey yoktu. Koma halinde bulunduğunda henüz kullanmaya başlayalı 3 ay olmuştu. Biz Canla konuştuk ve derhal önlemler almaya karar verdik. Benim de hiç bilmediğim bir konuydu bu. Daha önce çevremizde böyle bir şey yaşanmamıştı. Şok oldum. Can’da anlaşılabilir bir belirtisi de yoktu. Bu ne kokan bir şey ne de izi olan bir şey. Davranışlarında bizi uyaracak hiçbir şey olmadı. Ancak şunu da düşünüyorum; buluğ çağında olması nedeni ile ikisi birbirine belki karışmış olabilir. Normal bir çocuğun buluğ çağı problemlerini Can da yaşıyordu. Onun için artı böyle bir bağımlılığın olabileceği hiç aklımıza gelmedi açıkçası.
Can’ın uyuşturucu kullandığını öğrendiğimiz zaman derhal AMATEM’de görevli bir doktor arkadaşımı aradım ve ne yapabileceğimi sordum. Jülide arkadaşım olduğu için tarafsız davranamayacağını söyledi ve bizi bir başka doktora yönlendirdi. Dr. Fatih Bey ile 8 ay boyunca AMATEM’de tedavisini sürdürdük ve Can bu tedavi neticesinde gerçekten uyuşturucudan arındı.
Polat : İlk Fatih Camii’nin avlusunda baygın bulunduktan sonra doktor gözetimi altına alındı. Yani okulu bıraktı ve orada mı kaldı?
Tanyeli : Hayır, okulu hiç bırakmadı. Tedavi okulla birlikte devam ederken Can’ı sürekli olarak gerek ben, gerek babası ve gerekse arkadaşlarımız hep birlikte denetim altına aldık. Hep yanımdaydı ve doktora hep birlikte gittik. Böyle bir yol izledik. Bu arada Can’ın uyuşturucuya nasıl başladığını öğrendim.
Polat : Nasıl?
Tanyeli : Can’ı uyuşturucu kullanmaya iten İtalyan Lisesi’nden Emre isimli bir arkadaşı ile o sırada Marmara Üniversitesi’nde öğrenci olan Emre’nin arkadaşı Koray’dı. Biz Can ile sürekli doktor kontrolündeyken yaz gelmişti Can’ı Bodrum’a; bir süre hava değişimi olsun diye, babasının yanına gönderdik. Sonradan öğrendik ki Emre ve Koray Can’ın peşini bırakmamışlardı ve birlikte eroin kullanmaya burada devam etmişler.
Polat : Çocuklar Can’ın arkasından Bodrum’a gitmişler ve burada Can’ın tedavi olduğunu bildikleri halde birlikte uyuşturucu mu kullanmışlar?
Tanyeli : Evet, Bodrum’da kullanıyorlar. Yavuz; Can’ın babası, bunu fark ediyor ve bulduğu maddeleri yok edip, bunlardan hesap soruyor. Bu sebeple çocuklar Yavuz ile kavga ediyorlar ve evi terk ediyorlar. Bunun üzerine Yavuz beni aradı ve ne yapacağını bilemediğini, hemen yanlarına gitmem gerektiğini söyledi. Hemen Bodrum’a gittim. Gitmeden önce Emre’nin babasını aradım. Kendisine; “Bakın ben Bodrum’a gidiyorum, sizin oğlunuz da uyuşturucu kullanıyor, benimle birlikte gelin, birlikte hareket edelim.” Bu arada Emre’nin dedesi de doktor ve O da Bodrum’da yaşıyor. Emre’nin babası herhangi bir tepki vermedi, inanamadı.
Polat : Baba uzun bir süre durumu inkar etmiş galiba.
Tanyeli : Bodrum’da Yavuz ile birlikte Emre’yi ve Koray’ı yanımıza alıp bir yerde oturduk. Neler yaşandığını ikisine de anlattırdım. Emre o sırada 2 yıldır madde kullandığını söyledi.
Polat : Çocuk 2 yıldır eroin kullanıyor, ailenin haberi yok ve duyduklarında da inanmakta istemiyorlar.
Tanyeli : Evet. Ailenin hiçbir şekilde haberi yoktu. O sırada Marmara Üniversitesi’nde okuyan Koray ise yaklaşık 6 veya 7 yıldır kullandığını söyledi.
Polat : Hesaplayınca çocuğun orta sonda falan yani çok küçük yaşta uyuşturucuya başlamış olduğu ortaya çıkıyor.
Tanyeli : Evet. Çok enteresandır; Emre’nin anne ve babası avukattır. Koray’ın ise kendi ifadesine göre; babası doktor, annesi eczacı. Koray’ın ailesi biliyor. Yani Koray’ın bu durumunu biliyorlar ve hatta Koray’ın bana ifade ettiği; “Babam öğrendi bu yüzden kalp krizi geçirdi.“ Bunu da o çocuk bana söyledi. Aslında hep kurtulmak isteyen ama bir türlü kurtulamayan çocuklar bunlar. Genel çerçevede değerlendirdiğinizde böyle olduğunu görüyorsunuz. Acımakla öfkeyi bir arada yaşıyorsunuz o çocuklara baktığınızda. Görmeniz lazım. Gayet düzgünler. Birisi üniversiteli, öbürü lise öğrencisi çocuklar. Oğlum da öyle idi. Son derece düzgün, son derece insancıl. Hepsi böyle. Güler yüzlü, iyi çocuklar.
Polat : Doğru, evet. Baktığınız zaman iyi özellikleri olan çocuklar aslında hepsi.
Tanyeli : İyi görüyorsunuz onları. Daha sonra Bodrum’dan Can’ı aldım ve İstanbul’a geldim. Öncesinde şunu belirtmem lazım; Can Bodrum’a gittikten sonra Emre ve Koray Bodrum’a O’nun peşinden gitmişler. Çünkü biz Can’ı zorlamayla gönderdiğimiz için Bodrum’a. O pek gitmek istememişti.
Polat : Gitmek istemedi ama siz dediniz ki; “Gideceksin, bu ortamdan çıkacaksın”.
Tanyeli : Ortamdan çıkıp biraz da dinlensin ve kendisine gelsin diye. Sonrasında Can ile birlikte İstanbul’a geri döndük. Hemen tekrar Emre’nin babasını aradım. Dedim ki; “Bakın ben Bodrum’a gittim oğlumla ve diğer arkadaşlarıyla konuştum. Oğlunuz bana 2 yıldır uyuşturucu kullandığını söyledi.“ Babasının bana cevabı şu oldu; “Siz, ona mutlaka tehditle zorlayıp söyletmişsinizdir. Benim oğlum kesinlikle kullanmaz böyle bir şeyi.” dedi ve telefonu yüzüme kapattı. Bunu ben ömrüm boyunca hep acıyla hatırlayacağım. O çocuğa benim dahi yardım edememem inanılmaz bir şey. Bu çocuğun babası da belirli bir kariyeri olan, avukat olan bir bey, annesi de avukat aynı şekilde.
Polat : İnsanlar gözlerini kapatıp, görmezlikten geliyor demek ki problemi.
Tanyeli : Fakat yıllarca sonra; tabii Emre hep inkar etmiş ailesine, Can, Emre’nin yine Türkiye’ye, geleceğini söyledi. Bunun üzerine tekrar Emre’nin anne-babasını aradım. Çünkü Can ile Emre’nin görüşmesini kesinlikle istemiyordum. Aslında iyi arkadaştılar ikisi ama eroin konusunda yaşadıklarımız nedeniyle görüşmelerini hiç arzu etmedim. Hep buna çabaladım.
Polat : Can eroini ilk nereden bulmuş?
Tanyeli : Bildiğim kadarıyla, Can’ın anlattıklarına göre İlk defa benim bildiğim kadarıyla, Emre tedarik etmiş. Daha doğrusu; Emre ile birlikte bir yere gidiyorlar, orada başka çocuklar da kullanıyor ve birlikte kullanıyorlar. İlk böyle başlamış oğlum ve benim oğlum ne sigara içerdi, ne içki içerdi. Bunlarla en ufak bir ilgisi yoktu. Ne acıdır ki ilk eroinle başladı. Ve tamamen yanlış arkadaş seçtiği için.
Polat : Tamamen yanlış arkadaş seçtiği için... Can çok yönlü bir çocuktu. Biraz önce şiirini okudum size. Şimdi ise kendi yaptığı bestelerinden oluşan bir CD var. Onun ilk parçasını çalacağım. Parçalarına isim vermekten çok part 1, part 2, part 3 diye gitmiş. O CD’yi size dinleteceğiz. Can’ın müziği ile baş başa bırakıyorum sizi. ...
Polat : Can eroini ilk defa Emre’den buldu ve sonra da Emre okumak için yurtdışına mı gitti? Nasıl oldu?
Tanyeli : Can da gitti. İlk Emre ile birlikte gittikleri bir yerde kullanmışlar dedim ama gittikleri yer Emre’nin tanıdığı bir yer. Emre o sırada zaten kullanıcı. Daha sonra Dr. Fatih Bey ile geçirdiğimiz 8 aylık bir tedavi süreci oldu. Tedavi sürecinde Can kendini toparladı ve düzeldi. Yanında hep ben vardım.
Polat : Can’ı sürekli kontrol altında tutuyordun.
Tanyeli : Sadece üç aydan beri kullanmasına rağmen uyuşturucu o kadar korkunç bir şey ki sürekli kontrol altında tutmak gerekli.
Polat : Sadece üç ay, öncesi de yok …
Tanyeli : Sadece üç ay. Tabii sonrası da yok. Üç ay kullanmış olmasına rağmen Can’ın üzerindeki etkisi yaklaşık yine iki, üç ay sürdü. Sekiz aylık tedavinin üç aylık ilk döneminde Can bir robot gibiydi. Zaman zaman doktora zorla götürüp getirdim. Sonrasında Can toparladı kendisini ve bizim çok üzüldüğümüzü gördü. Aynı zamanda bizim perişan olduğumuzu ve bu durumu saklamadığımızı gördü. Ben oğlumun uyuşturucu kullandığını öğrendiğim zaman bütün çocuğu olan arkadaşlarımı arayıp; “Bakın benim çocuğum böyle bir durumdaydı, 3 ay boyunca hiçbir şeyden haberimiz olmadı. Çocuklarınıza dikkat edin!” önerisinde bulundum. Doğrusu ben oğlumun eroin kullandığını hiçbir şekilde saklamadım. Bunu bütün insanları uyarmak adına, tanıdığım, çevremde ki bütün insanları uyarmak adına hep anlattım ve konuştum. Bu arada sürekli uyuşturucuyla ilgili bilgi edinmek için sormaya, okumaya, araştırmaya başladım. Tabii başka kimler kullanıyor? Can’ın okulunda başkaları var mı? Can’ın çevresinde var mı? Bütün bunları araştırırken baktım ki lisede, üniversitede aslında birçok öğrenci maalesef bunu kullanıyor ve satıyor. Yani böyle bahtsız bir sonuca ulaştım.
Sekiz aylık tedaviden sonra Can gerçekten kendisine geldi. Bu arada hem ilaç tedavisi, hem doktorun söylediği şekilde davranma ile İtalyan Lisesi’ni bitirdi. Üniversite sınavına girdi ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım Fakültesi’ni kazandı. Hazırlık sınıfında okurken Milano Devlet Üniversitesi’ne başvurdu ve Filoloji Bölümünü kazandı. Bir yıl Fransızca, İngilizce gibi yabancı diller okudu ve geri döndü. Orada da çünkü şu tür problemler yaşadık; okul bir devlet okuluydu ve fazla bir ücret gerekmiyordu ancak Milano’da Can’a ev bulmakta inanılmaz zorlandık. Hiç kimse Türkler’e ev vermek istemedi.
Polat : Neden Türkler’e kimse ev kiralamıyordu?
Tanyeli : Daha önce orada kalan öğrenciler hep problem olmuşlar. Can orada böyle bir sorun yaşadı ve bunu bize aktardı. Can Hande adlı çok tatlı kız arkadaşıyla gitmişti Milano’ya. Sekiz aylık tedavi sürecinde Hande’nin de ciddi çabaları ve bırakması için Can’a büyük yardımı oldu. Billur gibi bir kız çocuğuydu ve ben bana olan yardımları ve katkıları için O’na burada çok teşekkür etmek isterim. Hande halen İtalya’da okuyor.
Polat : Can İtalya’da kaldığı sürece eroin kullandı mı?
Tanyeli : Hayır, Milano’da hiç kullanmadı. Yanında Hande vardı. O, Can’a destek oluyordu.
Polat : Can İstanbul’a dönünce neler yaşandı?
Tanyeli : İstanbul’a geldi. “Anne ben bu okulu 10 senede bitiremem, dersler çok ağır, Milano’daki yaşam koşulları da çok zor onun için okula burada devam edeyim.” dedi. Burada hazırlık sınıfından ayrılıp gitmişti, sınava girdi ve birinci sınıfa başladı. Can ile ilk sene yine hiçbir problem yaşamadık.
Polat : Uyuşturucudan uzak durdu. Peki uyuşturucudan uzak durduğunu anlamak için neler yapıyordun, nelere dikkat ediyordun? Uyuşturucu kullanıp kullanmadığını nasıl anlıyordun?
Tanyeli : Bir anne olarak korku içime yerleşmişti. Her akşam Can görmeden, bilmeden, o uyuduktan sonra çantasını ve diğer eşyalarını araştırıyordum. Daha sonraları çok enteresan bir şeyin farkına vardım. Uyuşturucu kullanan çocuklar mutlaka kullandıkları belli olsun diye bir iz bırakıyorlar. Bu çok ilginç bir şey. Banyoda lavabonun yanında üzeri siyahlaşmış bir kaşık yada limon tuzu parçası gibi evle hiç ilgisi olmayan, evimizde hiç kullanılmayan maddeler. Bunları hep zaman geçtikçe anlayabiliyorsunuz. Dikkat ettikçe, bilgilendikçe.
Polat : Bilgi sahibi oldukça, eşyaların ne işe yaradığını öğrendikçe arada ilişki kurabiliyorsunuz.
Tanyeli : Bildikçe, dinledikçe, okudukça ama en çok dikkat ettikçe anlıyabiliyorsunuz. Müthiş bir dikkat ve müthiş bir şefkat gerektiren bir olaydır bu. O’nun kurtulması adına yapılabilecek her şeyi yapıyorsunuz ama aslında sonucu da biliyorsunuz. Hep yanlış arkadaş...
Polat : Can bir yıl boyunca uyuşturucu kullanmadı. Sonra başladığını nasıl anladın?
Tanyeli : Can Yıldız Üniversitesi’ne devam ederken “ayrı eve çıkmak istiyorum” diye tutturdu. Ben içimdeki korku nedeniyle izin vermedim. Beni ikna edemeyince babasını ikna etti. Can aslında İtalyan Lisesi’ne giderken biz Kadıköy’de oturduğumuz için okula giderken sabah altıda kalkmak zorunda kalırdı ve akşam geç dönebilirdi. Bu yol probleminden nefret ediyordu. “Anne, ben üniversiteye gidince okulun karşısında bir ev tutacağım.” derdi. Bu eskiden beri söylediği bir şeydi. Büyük tartışmalar sonucu Can’a Beşiktaş’ta, Yıldız Üniversitesi’nin karşısında bir ev tuttuk. Ufak bir daireydi ama bir aile apartmanı içerisindeydi.
Polat : Kontrollü ve güvenli olması açısından çevre çok önemli ve sen bunun için tutulacak evin ailelerin bulunduğu bir apartmanda olmasına dikkat ettin.
Tanyeli : Evet, bir aile apartmanı içerisindeydi. Hatta üst katta evsahibi hanım oturuyordu. Bir problem olduğunda ilgilenecek biriydi ve benim bütün telefonlarım kendisinde vardı. Can çok istediği için bu eve taşındı. Bu arada herkese sordum bir anne-baba olarak acaba doğru mu yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz? Herkes bizi Can’ı ayrı bir eve çıkartmamız konusunda destekledi. Bir de Can’ın birçok müzik aleti vardı. Müzikle iç içe bir çocuktu. Piyanosu, gitarları, diğer müzik aletleri vardı. Düşündük ki orayı bir nevi stüdyo gibi kullansın, müzik yapsın. Zaten her zaman bize gelip kalıyordu. Anahtarı vardı. Bizimle istediği gibi gelip yaşıyordu. Odası var, her şeyi var. Biz orayı aslında bir stüdyo gibi düşündük müziğini yapabilsin diye. Ev tutuldu, Can çok mutlu oldu, çok sevindi. Oradan okula gidip gelmeye başladı gerçekten.
Polat : Yine bir müzik arası verelim. Yine Can’ın parçalarından dinleyeceğiz. ...
Polat : Can’ın artık bir stüdyosu vadır ve eve de gidip geliyordu. Türkiye’de bütün koşullar lehine. Her an gözetim altında ve kullanmıyor. Sonrası?
Tanyeli : Daha sonra Can ikinci sınıftayken yani 2,5 sene kadar önce sürekli gözüm üzerinde olduğu için Can’da bir takım değişiklikler görmeye başladım.
Polat : Bunlar nasıl değişikliklerdi?
Tanyeli : Böyle bir ilgisizlik, bir duyarsızlık. Mesela yeni bir kızarkadaşı oldu ve bunu saklamaya başladı. Çok istememize rağmen kızarkadaşını bizimle tanıştırmıyor ve saklıyordu. Evine gidiyorumdum, eve bakıyorum, temizletiyordum. Can’a hep iyi koşullar sağlamaya çalışıyorum. Eve gittiğimde limon tuzu parçaları görüyorum. Artık daha bilgili olduğum için bunlar benim şüphemi çekti.
Polat : Evde neden limon tuzu var diye merak ettin.
Tanyeli : Limon tuzunu kullanmasını gerektiren bir şey yoktu.
Polat : Bunun dışında Can’ın genel halinde değişiklikler olmuşmuydu? Mesela dalgınlık gibi.
Tanyeli : Can daha iyi halli bir çocuk oldu.
Polat : Daha yumuşak, daha söz dinleyen...
Tanyeli : Evet, söylenenlerin tam tersine daha iyi, daha olumlu, daha ılımlı, daha söz dinler bir haldeydi. Ama Can’ı tanıdığım için normal koşulda tepki vermesi gereken bir olayda beklenen tepkiyi vermiyor ve uzaklaşıyor olduğunu farkettim.
Polat : Kayıtsızlık var.
Tanyeli : Bir kayıtsızlık başladı. Bu arada okulda inanılmaz başarılı.
Polat : Dersler iyi.
Tanyeli : Dersler çok iyi. Derslerde hocaları çok seviyor, okulda hiçbir sorun yok. Ama benimle olan ilişkisinde böyle bir durum sezdim. Bu arada ben tabii O’na belli etmemeye çalışarak kollarına bakıyorum.
Polat : Var mı herhangi bir şey? İzleri görebiliyor muydun?
Tanyeli : Üç ay boyunca kullandığı zamandan kalma izler vardı kollarında. Bir kere kolunuza enjekte ettinizmi izler çok uzun süre kalıyor. Mevcut izlere bir iz daha ekleniyor mu bunu anlayamıyorsunuz.
Polat : Bunlara ‘iğne picur’ izi deniliyor. İğne picur izi var ama acaba bu geçmişten kalan bir şey mi, yeni bir şey mi kararsız kalıyorsun. Çocukla da konuşmak istesen tepki verecek, ilişki kopacak bekli de bu sefer. Onu da istemiyoruz ve o yüzden soru işaretli bir dönem yaşandı.
Tanyeli : Böyle şüphe içinde bir dönem yaşandı maalesef. Ve Can yine Bodrum’a babasının yanına gitti. Babasıda aynı duyarlılıkla kendisini takip etti. İkimiz de uğraştık.
Polat : Bu arada polis rolüne de girmek istemiyorsunuz tabii.
Tanyeli : İkinci eşim de var devrede, O’da uğraşıyor.
Polat : Herkes dört koldan uğraşıyor yani.
Tanyeli : Bütün arkadaşlarım, dostlarım, bütün doktor arkadaşlarım, herkes ne yapabilirse. Yani; “Can bunu kullanıyor mu?” nun cevabı önce aranıyor. Aradan bu kadar yıl geçtiği için.
Polat : Kullanmıyor da.
Tanyeli : Bir iz yok. Bu arada babası “Şüpheleniyorum.” dedi. O sırada babasının yanındaydı.
Polat : Baba neye dayanarak şüpheleniyorum dedi?
Tanyeli : Bir takım izler bulduğunu düşündü. Can bu arada Nilüfer adlı kız arkadaşıyla birlikte Bodrum’da diğer evimizde kalıyordu. Yavuz, Can’a Bodrum ve Marmaris çevresini gezdiriyordu, deniz kenarında vakit geçiriyorlardı. Bu şüpheyi ortadan kaldırmak için elimizdeki tüm imkanları seferber ettik. Böyle bir şey varsa da O bize söylemeyeceği için biz keşfedelim ve tedbir alalım istedik.
Polat : Hiç yüzüne “Can sen bunu kullanıyor musun?” diye soruyor muydun?
Tanyeli : Sonraki aşamada sordum.
Polat : Henüz sormuyordunuz, çünkü sadece şüphe ediyordunuz ve size kırılmasını da istemiyordunuz.
Tanyeli : Çünkü ters tepebilir. Doktorla devamlı sorsak mı sormasak mı diye konuşuyorduk. Sorsanızda inkar edecektir zaten. Bunu kabul etmeyecektir ki.
Polat : Sorsan bile faydası olmayacaktır zaten.
Tanyeli : Kuşkuyu bir delille ispat etmelisiniz ki O bunu inkar etmesin. Bütün uyuşturucu kullananların hepsi bir yanıyla ömür boyu uyuşturucuyu bırakmaya çalışırken ve asla istemezken diğer yanıyla da bunun esiri oluyor. Bağımlılık adı üstünde, bağımsızlığı yok eden bir şey. Bütün gençliği, bütün insanlığı yok eden bir şey. Bence uyuşturucu satıcıları aslında vatan haini. Bir nesli yok ediyorlar. Bu bir savaş ve bu bizim kendi ülkemize ait olan bir şey değil. Eroin; uyuşturucu olarak bize ait, bizim geçmiş kültürümüzde mevcut bir şey değil. Yine de üniversiteler felaket halde.
Polat : Evet maalesef çok yaygın.
Tanyeli : Bunları hep araştırmalarımla buldum. Satıcı üniversite öğrencilerine ulaştım. Aynı zamanda bunlar kullanan çocuklardı.
Polat : Para bulmak için tabii. Kullanıcı para bulup madde alabilmek için satıyor aynı zamanda.
Tanyeli : Konuyu saptırdım. Yaşadıklarım zaman zaman birbirine geçiyor. Oğlumu çok özlüyorum. Belki onunda çok etkisi var. Basından takip ediyorum uyuşturucu kullanan çocuklardan sürekli kötü insanlar, felaket çocuklar olarak bahsediliyor. Ben oğlumda hiç bir kötülük görmedim. Oğlum bütün çocuklar gibi bir çocuktu. Öyle söyleyeyim. Yani doğdu, ben öğrenciyken onu doğurdum; fakültede. O’nu ben çok seviyordum. O da beni çok seviyordu. Can ile birbirimizi çok sevdik. Yaş farkımız da azdı. Onun için de çok dosttuk. Birbirimizle her şeyi paylaşıyorduk, konuşuyorduk ve Can bana kullandığı dönemde hep; “Anne ben eroin dışında sana hiç yalan söylemiyorum ama eroin konusunda hep sana yalan söylüyorum. Sen bunu bil.” dedi. Ayrıca ben onu sürekli takibe alıp, peşinde koştururken hep; “Anne, eroin satıcıları gibi peşimde dolaşma, ne yaparsan yap ama beni rahat bırak.” da derdi.
Polat : Eroin satıcıları hep kullanıcıların çevresinde geziyor değil mi?
Tanyeli : İnanılmaz bir olay anlatmak istiyorum. Ben bunu gerçekten tüylerim ürpererek hep hatırlayacağım. Can’a eroini veren aynı üniversitede ve aynı bölümde okuyan Sezer adında bir çocuktu. Can’ın vefatında Savaş Ay’ın bir yazısı çıkmış gazetede, ertesi gün Sezer ile annesi oraya gitmişler ve ben şikayetçi olursam diye kendi kendilerine beyanda bulunmak istemişler. Neden? Çünkü ben Sezer’i telefonla uyardım. O’nu defalarca uyardım. Sezer beni aradı. Bana “Nemeksin” adlı bir ilaç satmaya çalıştı. O’na; “Sen bir taraftan oğluma uyuşturucu madde verirken, diğer taraftan nasıl bana Nemeksin gibi bir şeyi satmaya, bunu söylemeye cesaret ediyorsun? Senin yüzünden oğlum bu halde.” dedim. Can’ın 2,5 yıl önce ikinci kez eroine başlaması Sezer ile olmuş. Oğlum bana bütün bunları anlattı.
Polat : Can, Sezer ile okulda mı tanışmış?
Tanyeli : Hayır. Sezer ile aynı okuldalar ama Babylon’da bir konser sırasında tanışmışlar.
Polat : Sezer kadın mı, erkek mi?
Tanyeli : Erkek. Adı Yusuf Sezer. Aynı okuldalar ama bir samimiyetleri yok. Sonra Babylon’da konsere gidiyorlar. Orada bir samimiyetleri doğuyor ve sonra Sezer oğluma temin ediyor ilk uyuşturucuyu.
Polat : Ve sonra devam ediyor.
Tanyeli : Bu arada ben tanışmak için sürekli ısrar ettiğim halde Can asla kızarkadaşı Nilüfer’i tanıştırmak istemiyordu. Tesadüfen Nilüfer ile, bir gün Can’ı okuldan almaya gittiğimde aynı araca bindiğimde tanıştım. Esmer, hoş bir kızdı. Öyle hatırlıyorum ve hatta içimden düşündüm; “Niçin Can bunca zamandır böyle bir çocukla bizi tanıştırmıyor ve söylemiyor?“
Polat : Neden saklıyormuş? O’da kullanıcı olduğu için mi?
Tanyeli : Hayır değildi ama ben Can’dan emin değilim. Nilüfer’in daha önce birlikte olduğu arkadaşının da aşırı doz eroinden ölmüş olduğunu öğrendim. Artı, Nilüfer’e durumu anlatıp korkularımdan bahsettiğimde bana; “Asla böyle bir şey yok, siz hayal görüyorsunuz” diyordu. O bizi aslında çok büyük bir yanılgıya ve zaman kaybına sevk eden bir davranış oldu maalesef. Ve daha sonra Can’ın tekrar kullanmaya başladığından emin olunca hakiki anlamda ortaya çıkınca Nilüfer’den yardım istedim. Yalvardım O’na. Dedim ki; “ Bak Nilüfer, kullanıyormuş. Lütfen bana yardımcı ol. Can’ı seviyorum, annesiyim. Sen de onu seviyorsun. O’nunla ilerisi için bir takım planlar yapıyorsunuz. Lütfen gel ve Can’ı elbirliği ile kurtaralım, beni destekle.” Bu arada benim yanımda birçok arkadaşım var bana destek olmaya çalışan. Hep birlikte araştırıyoruz. Kimler satıyor? Ne yapıyor? Hepsine çok teşekkür ediyorum. Bu destek olmasa belki biz bu kadar uğraşamazdık. Yani benim eşim, babası, hepimiz, herkes elbirliği ile uğraştı. Nilüfer ile bu konuşmayı yaptığımın ertesi günü Can eve geldi ve; “Nilüfer beni terk etti.” dedi. “Neden?” dedim. “Çünkü Nilüfer ile konuşmuşsun.” dedi. Ben Nilüfer’e ne söylediysem Nilüfer bunları Can’a söyledi ve Can ile birlikteliğini devam ettirdi büyük bir küstahlıkla. Ne büyük bir kötülük yaptığının belki farkında değildi ama yine de bunu bilmemesi imkansızdı diye düşünüyorum. En sonunda Nilüfer’in babasını aramak zorunda kaldım. Oğlumun uyuşturucu kullandığını, Nilüfer’in bunu bizden gizlediğini ve bize boşuna zaman kaybettirdiğini, bir insanı seven biri olarak bunu saklamasından daha büyük bir kötülük olmadığını kendisine anlattım. Kızının oğlumla bu ilişkiyi bitirmesini yoksa oğlumu kaybedeceğimi, bunu gördüğümü söyledim.
Polat : Eroin artık öyle bir duruma geldi ki temin etmek için çok büyük paralar bulmak gerekmiyor. Çok ucuzladı ve herkes kolaylıkla bulabilir. Öyle değil mi? Peki son günlere gelelim. Can’ı kaybetmemizden iki gün önce yemekte beraberdik sizin evde.
Tanyeli : Evet, beraberdik.
Polat : Orada Can biraz daha durgundu. Hatta hatırlarsan; “Biraz dikkat edelim acaba bir şeyler var mı?” dedim sana. Bundan iki gün sonra öğle vakti telefon geliyor sana değil mi?
Tanyeli : Evet. Oğlum gece eve gelmeyince, saat 02:00 – 02:30 a kadar bekledim. Ertesi gün sabah erkenden duruşmaya gidecektim. Can eve gelmeyince babasını aradım o da geldi. O gece saat 23:30’da bir arkadaşımın kızı olan, Can’ın ve Sezer’in de okuldan arkadaşı Yazgülü aradı. Can’ı sordu. Eve gelmediğini söyledim, o gün okulda Can’ı görüp görmediğini sordum. “Gördüm, iyiydi.” dedi. Can, o sırada belimden rahatsız olduğum için bana evde bakıyordu, bana yardımcı oluyordu. Bu yüzden kesinlikle eve gelmemezlik etmezdi normalde. Yazgülü’nün de aramasıyla çok rahatsız oldum. “Yanında kim vardı?” diye sorduğumda Yazgülü; “Sezer vardı” dedi ve telefonu kapattı.
Tanyeli : Daha sonra kim vardı dedim yanında Can’ın, “Sezer vardı” dedi ve telefonu kapattı. Ben tabii şunu da belirtmek istiyorum. Ben tabii bu aslında dediğim gibi herhalde devam etmesi gereken bir şey olacak, ki Can’ın uyuşturucu kullanması nedeniyle Bodrum Hastanesi’ne uyuşturucuyu kargoyla göndermiş satıcı çocuk. Togan. O da Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenci. Togan adındaki; kullanan ve satan bir çocuk bu Togan Atlan; O’da Can’a babasının yanına son gittiğinde uyuşturucuyu kargo ile gönderiyor. Can O’na parayı banka hesabına yatırmış. Ve biz bütün bunları tesadüfen Can’ı yine son artık nişanlanıp evlenmeyi düşündüğü kızarkadaşı vardı, İsveç’te yaşıyor, O’da yine dans okulunda okuyor. O da dünya güzeli, dünya iyisi, O bize haber verdi. Yani böyle bir durum var, Can para yatırdı diye. Çünkü O da Can kurtulsun diye bizimle mücadele ediyor, uğraşıyor. Ve düşünebiliyor musunuz, kargoyla gönderiyorlar? Ve Can onu alıyor, biz babasıyla sürekli, her an yanında olmasına rağmen bunu yapabiliyor ve bunu kullanıyor ve Can koma halinde Alman Hastanesi’ne kaldırılıyor. 3 gün komada kaldı. Ben yine hemen gittim oraya 10 gün orada kaldı, hastanede kaldık. Ve ben daha sonra O’nu alıp Foça’ya götürdüm Can’ı. Artık işi falan her şeyi bırakıp, iş olarak Can’ı edinip; ben ve diğer bütün avukat çocuklarım, herkes bana yardımcı olarak; çünkü bu işin, bu uğraşların, bu mücadelenin manevi boyutu yanında bir de inanılmaz bir maddi boyutu var.
Polat : Tabii şimdi daha Canla ilgili anlatacak çok şeyin var biliyorum.
Tanyeli : Çok şeyim var.
Polat : Olayın asıl bundan sonra ki aşamalarını da izleyicilerimizin bilmesini istiyorum. O yüzden programımızda bir değişiklik yapacağız, haftayada devam edeceğiz.
Tanyeli : Evet. İnsanların aydınlanması lazım.
Polat : Çünkü bunun işte emniyette yaşananlar boyutu var, onları herhalde anlatacaksın. Son aşamada doktorla ilgili kısımlar var. Bunların hepsini bütün izleyicilerin bilmesi lazım. O yüzden şimdilik programı burada bırakacağız. Bu hafta ki süremiz de doldu. Zor bir programdı hem benim için hem Ayda için. Vurursan Kırılır, Çocuk Hakları programında bu hafta 4 Martta kaybettiğimiz, uyuşturucu, eroin kullanımı sonrasında pırıl pırıl, çok cici Can Tanyeli’nin annesi Ayda Tanyeliyle beraberdik. Haftaya devam edeceğiz, görüşmek üzere.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder